Kategoriler

26 Aralık 2016 Pazartesi

Han Duvarları


Kitabın Adı : Han Duvarları
Yazarı        : Faruk Nafiz Çamlıbel
Yayınevi     :
Müjde Yayınevi

Kısaca Faruk Nafiz Çamlıbel

Faruk Nafiz Çamlıbel, 1898 Mayısının 18. Cuma günü İstanbul'da doğmuştur.
Faruk Nafiz, ilk ve orta tahsilinden sonra yüksek tahsilini bir müddet tıp fakültesinde devam ettirmiştir.
Daha tıp fakültesinde öğrenciyken yazdığı şiirleriyle dikkat çeken şair, kısa zamanda şiir ve sanat çevrelerinde tanınmış; büyük taktir ve alaka görmüştür. 
Faruk Nafiz, sanatçı kimliğinin yanı sıra 1946 da Demokrat Parti'den, İstanbul Milletvekili seçilmiş ve onun mebusluk hayatı 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar devam etmiştir. Bu ihtilalde, bütün milletvekili arkadaşlarıyla birlikte tevkif edilerek(tutuklanarak) Yassıada'ya gönderilen şair, sonunda suçsuz görülerek beraat etmiştir. Yassıada'da arkadaşlarıyla birlikte maruz kaldığı acı baskıyı, vaktiyle yazdığı Han Duvarları şiirine mukabil(karşılık), Zindan Duvarları adıyla yeni bir kitap yazmıştır.

Han Duvarları kitabı, Faruk Nafiz'in şiirde "memleket edebiyatı" yapmak istediği yıllarda söylenmiş şiirleriyle tertiplenmiştir. Bu kitaba, şairin başka zamanlarda, hece ile ve aruzla söylediği daha başka şiirler de alınmıştır. Fakat bu şiirleri okuyanlar şeklin, içeriği değiştiremeyeceğini anlayacaklar.
Faruk Nafiz'in sanatında çok mühim bir vasıf, onun eserlerinin ne Doğu ne de Batı edebiyatlarının özentisinde olmayan yerliliğidir. Asrın Türkçe'sini çok iyi kullanan ve Türk milletinin meydana getirdiği dile sadık kalan Faruk Nafiz, kendi çağının şiir Türkçesine:

Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana
Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime.
Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır,
Bağlıdır çünkü dilim gönlüme gönlüm dilime.


kıt'asında belirttiği gibi, gönül dili vermeye muvaffak olan şairlerdendir.

Beğendiğim Şiir ve Rubailerin Başlıkları


Şiir:
Kızıl Saçlar
Çoban Çeşmesi
Denizle Konuşan Adam
Dağlar
Davet
Kadın
Kıskanç
Gönül
Eriyen Adam
Gecelerim
Mağara
Allahaısmarladık
Firari

Rubai:
Yassıada
Güç
Sayılı
Neş'e
Tohumlar

Altını Çizdiğim Satırlar

Dersini ceylandan almış bakışın
(Yeni Kerem)

Onlara zulmedecek, zaman, benim yerime.
(Yanarım)

Kuştur desem, ne kanat çırpışı var, ne sesi,
Çiçek desem, kokusuz, renksiz gülümsemesi.
Rüzgara çevrilince yazın ılık nefesi
O bir tüydü, savruldu, o bir yapraktı, gitti!
(Bir Genç Kıza Mersiye)

Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın Şair!
Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!
(Şair)

Gördük ki saadet bize, bizden de yakınmış;
Hissettiğimiz her sızı bir başkasınınmış!
(Çiçekten Adalar)

Gözlerim gözlerinde dinlenirken eriyor,
Eriyor yaklaşırken dudağına dudağım.
Zerrelerim çözümüş gibi sesler veriyor,
Ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım.
(Eriyen Adam)

Seni ben bekliyorum, göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol, göğsüme saplan; ecel ol, karşıma çık!
(Davet)

Senin ağzından çıkan bir cümlenin tadını
Ne bugün içki verdi, ne bu gece dudaklar!
(Onu Bir Gün Görmedim)

Ne ölüm korkutur bizi, ne hicran;
Kalbimiz olmasın yalnız ayrılan...
Biz böyle severiz sevdiğimizi!
(Serenat)

Silinirken güneşin yorgun ufuklardan izi
Bir kürek darbesi titretti o baygın denizi.
(Şarkın Sultanları, 1916)

Tek seni hayal için süzerek batan günü,
Gece mehtaba dalmak, sen de dalmışsın diye.
(Beşikten Mezara Kadar)

Ve sen, ey kumralım, güzel kumralım,
Şeklini gizlerken akşamdan bile,
Ela gözlerinde o sonsuz alım
İnersin ruh olup gece sahile.

O zaman dalarız birlikte artık:
Karşıki ufuklar bize yaklaşır,
Göze sonsuzluğu serer karanlık,
Ve sükut esrarlı bir mana taşır

Sıcak nefesinle erir kederim,
Erir göğsümdeki o taş yığını,
Ve şafak sökerken duyar, titrerim,
Elinin elimden ayrıldığını.
(Gecelerim)

Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,
Ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında,
Önünde dün beyazlar giyinirken karakış
Bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.
(Ardında)

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
...

Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiçbir yiğit oğluna,
Hiçbir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rü'yasına girdiğini bilirim.
(Allahaısmarladık!)

Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin;
Sana kafir dediler, diş biledim Hakka bile.
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin,
Kahbelendin de gara bağladım ahalaka bile.

Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim;
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin.
Yaşadın beş sene gönlümde, misafir demedim;
Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin?
(Firari)

Her kaafiyem kesildi canımdan kopan bir ah,
Her mısram gamınla gerilmiş birer sinir.
(Has Bahçe)

Fazilet arkadaşın, hakikat yoldaşınla
Seyredersin yabancı bir ufkun baharını,
Bulutları delsen de yükselen dik başınla
Sonunda bir dişiye maledersin varını.
(Oğluma)

Şanlı yaprakları yarihin açılmış, duruyor;
Canlı bir levha, fakat her yiğitin girmesi güç.
Nice destanların ilhamı olan kavmimize,
Ata'dan sonra, bir efsane beğendirmesi güç.
(Güç)

Ellerin derdini derd etmedesin kendine sen;
Güç düşer böyle geçen kırk yıla, bir neşe yılı
Ömrünün zehrini zindanda da zevketmeye bak:
Günler, aylar, seneler nerde?.. Nefesler sayılı!
(Sayılı)

Zindan kesilir sultanı olmazsa saraylar.
(Bir Gonca Görünce)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder