Yazar: Albert Camus (Alber Kâmü)
Yıl: 1942
Bu
eserde özellikle dikkatimi çeken yazarın satırlarını çeşitli uğraşılmış
betimlemelerle yapmak yerine her insanın gün içerisinde yaptığı özüyle
konuşmalar sırasında verdiği küçük ayrıntılar içerisinde öykülemesi.
Gayet rahat biçimde, öyle akışkan oynatmış ki kalemini bir diğer sayfaya
geçişiniz hikayenin ilerleyişinden çok bir anda kendinizi ana karakter Meursault
yerine koymanızla hızlanıyor çünkü sanki o anda hareket eden Meursault değil de
sizmişsiniz gibi geliyor ve bunun nedeni kendinizi ana karakterle bağdaştırmanız değil, anlatım biçimi. Ustaca, gerçekten. Sanırım bunun nedeni Albert
Camus’nün bir tiyatro yazarı olması. Bunu bilemiyorum çünkü daha eserlerinin birçoğunu okumadım. Halbuki daha önceden de tiyatro yazarı olan romancıların kitaplarına
zaman ayırmıştım ama hiç böyle hissetmemiştim. Enteresan bir deneyim oldu benim
için.
Meursault,
evet ana karakterimiz; mütevazı bir yaşama sahip ve isteklerinin çok da bir şey
olmayışından günlerini sıkılmadan geçirebiliyor. O, yalnızca o anı yaşıyor. O
an yapacak daha iyi başka bir eylemi yoksa yaptığını devam ettirmeyi seçiyor.
Çünkü o, nasılsa öyle birisi. Hissettiğinden ve o an olduğundan farklı değilse başka
etkenlere yahut kişilere göre şekillenmiyor. İlginç çünkü yaşamım boyunca insanları
gözlemlemeyi sevmişimdir, analiz etmeyi de başarılı şekilde yapabildiğimi
söyleyebilirim ve diyorum ki bunu bol keseden “konuşmazsak” yüz kişiden doksanı
yapamaz ki aslında doksan beşi bile diyebiliriz. On yıllar öncesinin gerçekçi
ve toplum ile bireye ayna tutan birçok eserini okuduğumda dahi bugünkü
durumla karşılaşıyorum: İnsanın kendisi olamayışı, var oluşunu ve
davranışlarını toplumun şekillendirmesine izin verişi. Kendimi bir noktada
Meursault ile fazlasıyla bağdaştırdım, çünkü ben de eğer yapmışsam artık
eylemden pişmanlık duymam.
Sanırım size eseri biraz merak ettirmiş olmalıyım.
Okuyun o halde, eser bir çırpıda okunur düzeyde ve bana geri dönüşlerinizi
yapın ki bu ardından muhabbeti edilesi eserden azami zevki almış olayım.
İncelememi okuyanlar ikramiyemilerini almak için buraya dokunabilirler. (:
Altını Çizdiğim Satırlar
İnsan ne de olsa daima biraz kabahatlidir.
Beni gölge kokan küçük bir odaya soktu.
İnsan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır.
Avart: Yanağın ağız boşluğu.
Biteviye: Tekdüze
Konşimento: Taşınmak için gemiye teslim edilen malın irsaliyesi. (İt.)
Meşin: İşlenmiş koyun derisi, bu deriden yapılan. (Fa.)
Sökün: Birçok kişi veya şey birbiri ardından gelmek, görünmek.
Şilep: Yük gemisi. (Al.)
Vakar: Ağırbaşlılık (Ar.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder