Kategoriler

8 Ekim 2019 Salı

Stefan Zweig - Satranç

Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Ayça Sabuncuoğlu
Yayınevi: Can (görsel temsili)


Kitabın başlangıç kısmında yazar tarafından satranç üzerine asker komuta etmekte Hannibal ve Napolyon'a benzetilen ana karakterimiz Czentovic; mülayim yapıda, sessiz ve sakin hatta büyürken çevresindekiler tarafından neredeyse zihinsel engelli olarak nitelendirilmesine karşın bir gün babalığı olan Papaz ve arkadaşının satranç oynadığı günlerden birinde Papaz'ın acil bi' işinin çıkmasıyla Czentovic, şans eseri oynanışını birkaç kez seyretmiş olduğu strateji oyunu satrancın başına oturuverir ve böylece serüven başlamış olur.

Czentovic, on sekizinde Macaristan şampiyonuyken yirmi üç yaşında Dünya şampiyonluğuna kadar yükselerek ismini tüm dünyaya duyurur. Artık geçim, hatta çok iyi bir geçim kapısı olan satrancı para karşılığı oynayıp satranç olmadan bir arada göremeyeceği parayı zimmetinde toparlamaya başlar.

Uzun öykü olarak adlandırılan kitabımızdaki fırtına, şampiyonumuzun bir gemiye binip onun neredeyse tamamen zıt karakteri olan özündeki coşku Nazi otoritesi tarafından işkenceyle yitirtilmiş Dr. B'nin bir anlığına kendisini tutamayıp her zaman kazanmak isteyen yenilgiye doyumsuz zengin bir pehlivanın şampiyon tarafından adeta kaz gibi yolunduğu bi' satranç maçının esnasında doğru hamleyi bahtsız şampiyon avcısına söyleyen Dr. B'nin tüm dikkati üzerine çekmesiyle kopuverir.

Esasında eser, yavaş ve planlı hareket eden kendisinden satranç konusunda oldukça emin, kararlı, acımasız ve müthiş bir özgüven sahibi Czentovic, Nazi otoritesini; bastırılmış coşkun yapısıyla hümanizmi, medeniyeti ve insanlığın 2. Dünya savaşında yaşadıklarını ve bu yaşanmışlıkların bıraktığı izleri simgeleyen bu iki karakter arasındaki çarpışmayı anlatır.

Usta, sıkça deyim kullanarak kalemiyle yine büyülü sözcükler yazmış gibi okutturuyor kendisini; keyifle okumanızı dilerim.

Ayberk Öğredik



Altını Çizdiğim Satırlar


Bütün yontulmamış varlıklarda olduğu gibi onda da gülünç bir kendini beğenmişlik vardı...

Sabit fikirli, kafasını tek bir düşünceye takmış her türlü insan, yaşamım boyunca beni çekmiştir, çünkü bir insan kendini ne kadar sınırlarsa, öte yandan sonsuza o kadar yakın olur; işte böyle görünüşte dünyadan kopuk yaşayanlar, özel yapıları içinde karınca gibi, dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan bir maketini kurarlar.


...her zaman öylesine ve yalnızca eğlenmek için...

...kendi kendinin mimarı bu iri-yarı adam...

...en az on dakika bekletti bizi, bu da gelişinin büyük bir etki yaratmasını sağladı.

Sakin ve soğukkanlı bir biçimde masaya yaklaştı, kendisini tanıtmadan "Kim olduğumu biliyorsunuz, sizin kim olduğunuz ise beni ilgilendirmiyor," demek oluyordu herhalde bu saygısızlık.


Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz. Her birimizi tam bir boşluğa, dış dünyaya sıkı sıkıya kapalı bir odaya hapsetmekle, eninde sonunda dilimizi çözecek olan baskı, dayak ve soğuk yoluyla dışarıdan değil içeriden yaratılacaktı.

Ama ne kadar soyut görünürlerse görünsünler, düşünceler de bir dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar; onlar da hiçliğe katlanamaz. İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız.

...sanki kendi sözcüklerimin peşinden koşmak istiyordum.

Ama bu kitapla cehennemime geri dönmek ne olağanüstü bir andı, en sonunda yalnızdım, ama hiç de yalnız sayılmazdım!

...yani satrançta kendine karşı oynamak, kendi gölgenin üstünden atlamak gibi bir çelişkidir.

...kendime karşı oynadığım bu mantıksız oyundan başka bir şeyim olmadığı için, öfkem, intikam hevesim fanatik bir biçimde bu oyuna yöneldi. İçimdeki bir şey haklı çıkmak istiyordu ve savaşabildiğim tek şey içimdeki bu öteki ben'di.



Anlamını Bilmediğim Kelimeler















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder